1 Kasım 2011 Salı

İyi müzik seven bizi de sever



18 yıllık müzikal birikimini ilk albümü Yine Yanlış Derken ile dinleyicisiyle paylaşan Keyfekeder’in söyleyecek çok sözü var.

Prodüktör Cenk Eroğlu ile hummalı bir çalışma sonucu ilk albümleri Yine Yanlış Derken’i çıkaran grup Keyfekeder’le havuzlu, çimli bir ortamda bir araya geldik. Bol kahkahalı sohbetimize (Emrah Benligil – gitar, Bülent Sezgin – bas, Mete Kayhan – gitar) grubun fahri üyesi olarak görülen menajerleri Akın Biter de eklenince konuşacak yazacak çok şey oldu. Elimizdeki çay ve kahveleri iş sebebiyle röportaja katılamayan davulcuları Yavuz Aktürk ve vokalistleri Berk Termin için kaldırdık ve kayıt tuşuna basıp başladık sohbete…

-Grubun kuruluş hikayesiyle başlayalım isterseniz…
B.S: 1993 yılında Emrah’ın Ertan Aşar’la (grubun kurucularından ve albümde bir şarkısı da bulunuyor) grubu kurup, 1994 yılında bir demo kaydetmesiyle başlayan bir serüven bu. Daha sonrasında biraz ara verdik. 2005-2006 gibi Redd’i dinleyip “Biz neden müzik yapmaya devam etmiyoruz?” dememle süreç devam etmiş oldu. Daha sonra internetten ekibimize katılacak diğer arkadaşları bulduk ve 2009’da kadro son şeklini almış oldu.

-Cenk Eroğlu ile yolarınız nasıl kesişti?
B.S: Albüm çalışmalarına başlamıştık ve bir yandan da prodüktör arıyorduk. Davulcumuz Yavuz sayesinde Cenk Eroğlu ile tanıştık. Kendi istediğimiz müziği çalmanın peşindeydik ve Cenk doğru kişiydi.
M.K: Çok enteresan isimlerle tanıştık ve çok garip tekliflerle de karşılaştık. Müzikal olarak bize o kadar uzaklardı ki… Cenk’le çalışmak bu yüzden bir kez daha önem kazandı.
B.S: Bütün geçmişini o kadar başarılı işlerle geçirmiş biri ki her söylediği söz bizim için çok değerli. Eğer bir yerde fazla bir şey varsa hemen uyarır, eksiklerde de aynı şekilde.
E.B: 60 albüm yaptıktan sonra O’nunla bazı şeyleri tartışabiliriz. O zamana kadar o hoca.

-Direkt Cenk Eroğlu’nu mu buldunuz? Başka hiçbir prodüktörle görüşmediniz mi?
M.K: Olmaz mı, birkaç prodüktörle görüştük tabi ki. İsim vermek istemem ama sadece para odaklı yaklaşan, şarkıları bir kez bile dinlememiş prodüktörlerle de karşılaştık.
B.S: Bir prodüktör açısından bakınca albüm yapmak; adam zaman hesabıyla ücretlendiriliyor. Bazı prodüktörler direkt bu hesapla konuşmaya başladı, bazıları da bildiğimiz şeyleri nasihat eder gibi anlattı durdu saatlerce. Bizler yaşları küçük ve piyasayı bilmeyen adamlar değiliz.
M.K: Bon Jovi gelse albüm yapmam diyen prodüktör vardı, gerisini sen düşün! Derdimiz yaptığımız işi paylaşacağımız birini bulmaktı, yoksa verirsin parayı tutarsın bir prodüktör çok zor değil.
E.B: Prodüktör sadece kayıt yapan adam olmamalı, o işin içine girebilmesi, albümü bir noktaya getirebilmesi lazım. Türkiye’de de bu işi hakkıyla yapan tek adam Cenk’tir.

-Müzik sektörünün hali ortada. Çok fazla risk ve olumsuz koşullar var. Tüm bunlara rağmen bir albüm çıkarmak cesaret işi sanki. Sizi albüm yapmaya iten sebep nedir?
B.S: Albüm çıkarmak uzun zamandır müzik yapan bir grup için CV’de yer alması gereken önemli bir konu. 18 yıllık bir müzik yapma süreci var ve bunu artık bir şeye dökmek istiyorsunuz. Derdimiz ne meşhur olmak ne de çok satmak. Böyle bir kaygımız da yok açıkçası.
E.B: Biz hiçbir zaman bar grubu olmadık, amacımız barda cover çalmak ve geçimimizi buradan sağlamak da değil. Kendi müziğimizi yapmak ve bunu paylaşmak istedik bunun yolu da albüm çıkarmaktan geçiyor.
B.S: Yıllardır müzik yapıyoruz ve ortada büyük bir emek var. Bu emeği taçlandırmak istedik ve bu yüzden hummalı bir çalışma sürecinin ardından bir albüm çıkardık. Bu albümde 18 yılın birikimi vardı, bir sonraki albümümüzde ise Cenk Eroğlu’ndan öğrenmiş olduğumuz bilgileri de paylaşabileceğimiz şarkılar ve teknikler olacak.

-Albüm mastering’ini Çağlar Türkmen yapmış. Bu sizin seçiminiz miydi yoksa Cenk Eroğlu’nun yönlendirmesi var mı?
E.B: Cenk, sıra mastering’e geldiğinde Türkiye’de bu işten en iyi anlayan kişinin Çağlar olduğunu söyledi. Birlikte çok fazla albümde çalıştıkları için birbirlerinin tarzını çok iyi biliyorlar.Sonuçtan oldukça memnunuz.
B.S: Şunu da yapabilirdik; albümü Londra ya da Amerika’ya gönderip mastering’ini orada yaptırabilirdik. O zaman sonuçtan ne kadar memnun kalırdık bilmiyorum ama tanıdık, birbirinin dilini bilen insanlarla çalışmak hem riski ortadan kaldırıyor hem de ortaya çıkan sonuçtan herkes memnun oluyor.

-Grubun adı Keyfekeder ama şarkılar hiç de öyle keyfekeder durumları anlatmıyor. Bu tezat nereden kaynakladıyor?
B.S: Grubun adını Mete bulmuştu ve Türkçe bir isim olsun istiyorduk. Çok uzun bir arama süreci geçirdik.
M.K: 6 ay gibi bir süre isim aradık ve o kadar çok isim eledik ki… Zaten bir süre sonra tüm isimler birbirine benzer gibi gelmeye başladı. 18 yaşında grubunuza Çaydanlık adını koyabilir ve bunu çok sevebilirsiniz ama bizim gibi yaşını başını almış insanlar için çok cazip değildi :)
E.B: Fonetiği kulağa hoş geliyor.
A.B: O uzun isim bulma sürecinde ben de grubun yanındaydım ve çok karmışık bir süreçti. Minik bir kelime oyunu var aslında isimde; keyif ve kederi dolayısıyla hayatı içinde barındırıyor olması bu adı seçmemizdeki en önemli noktaydı sanırım.

-Ama yinede pek keyfekeder şeyler yaşanmamış…
A.B: Grubun adı Keyfekeder diye şarkıları ve albümü öylesine yapmışlar gibi bir şey düşünülmesin. O kadar çok emek verdik ve zaman harcadık ki bir ara parmaklarımızın ucu hissizleşmişti.
B.S: Aranjesinden kayıdına, söz yazımına kadar harcadığımız eforun haddi hududu yok.
E.B: Hatta o kadar vakit geçirdik ki ben Cenk’in çocuklarının dayısıyım artık.

-Sizi diğer aşk şarkısı söyleyen rock gruplarından ayıran şey nedir?
M.K: Aşk şarkılarında genelde hep yandım bittim, kül oldum tadında şeylerden bahsediliyor. Ama aşk sadece bu değil ki! Aşk çok güzel bir paylaşım şeklidir. Albümde Denizler ve Gözlerin isimli bir şarkı var. Bence çok güzel bir aşk şarkısı ve öldüm, bittimi niye beni terk ettin diyen bir şarkı da değil. Aşk hayatın kendisidir ve sadece ayrıldığımızda anlatılması gerekn bir durum değildir.
A.B: Albümda aşkı anlatan şarkılarda şöyle bir şey var; dinleyen kişi kendinden bir şey bulabiliyor. Bir dayatma ya da keskin tarifler yok.

-Son yıllarda özellikle genç kuşak arkadaşlarımız için bir rock albümü çıkarmak trend haline geldi. Orta yaş demeyeceğim ama sizin gibi genç kuşaktan biraz daha büyük olanlar için durum nedir?
B.S: Burada amaç müzik yapmak olmalı. Evet ben 9-6 çalışan biriyim ama benim de amacım bu olmalı. Türkiye’deki en büyük tuzak şu sanırım; alıp enstrüman çalmak… Mevzu enstrüman çalmak değil müzik yapmak olmalı.
E.B: Yaptığınız herşey bir amaca hizmet ediyor ve burada amaç müzik icra ediyor olmak olmalı.

-Peki son soruyu soruyorum o zaman. Yine Yanlış Derken’i kimler dinler?
M.K: Albümün tamamını dinleyebilirlerse şayet iyi müzik dinlemeyi, soundları belli olan grupları seven herkes keyifle dinleyecektir.
E.B: Kurban’ı seven bizi de sevecektir diye düşünüyorum.

*Bu röportaj Blue Jean dergisi Kasım 2011 sayısında yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder