18 yıllık müzikal birikimini ilk albümü Yine Yanlış
Derken ile dinleyicisiyle paylaşan Keyfekeder’in söyleyecek çok sözü var.
Prodüktör Cenk Eroğlu ile hummalı bir çalışma sonucu ilk
albümleri Yine Yanlış Derken’i çıkaran grup Keyfekeder’le havuzlu, çimli bir
ortamda bir araya geldik. Bol kahkahalı sohbetimize (Emrah Benligil – gitar,
Bülent Sezgin – bas, Mete Kayhan – gitar) grubun fahri üyesi olarak görülen
menajerleri Akın Biter de eklenince konuşacak yazacak çok şey oldu. Elimizdeki
çay ve kahveleri iş sebebiyle röportaja katılamayan davulcuları Yavuz Aktürk ve
vokalistleri Berk Termin için kaldırdık ve kayıt tuşuna basıp başladık sohbete…
-Grubun kuruluş hikayesiyle başlayalım isterseniz…
B.S: 1993 yılında
Emrah’ın Ertan Aşar’la (grubun kurucularından ve albümde bir şarkısı da
bulunuyor) grubu kurup, 1994 yılında bir demo kaydetmesiyle başlayan bir
serüven bu. Daha sonrasında biraz ara verdik. 2005-2006 gibi Redd’i dinleyip
“Biz neden müzik yapmaya devam etmiyoruz?” dememle süreç devam etmiş oldu. Daha
sonra internetten ekibimize katılacak diğer arkadaşları bulduk ve 2009’da kadro
son şeklini almış oldu.
-Cenk Eroğlu ile yolarınız nasıl kesişti?
B.S: Albüm
çalışmalarına başlamıştık ve bir yandan da prodüktör arıyorduk. Davulcumuz
Yavuz sayesinde Cenk Eroğlu ile tanıştık. Kendi istediğimiz müziği çalmanın
peşindeydik ve Cenk doğru kişiydi.
M.K: Çok
enteresan isimlerle tanıştık ve çok garip tekliflerle de karşılaştık. Müzikal
olarak bize o kadar uzaklardı ki… Cenk’le çalışmak bu yüzden bir kez daha önem
kazandı.
B.S: Bütün
geçmişini o kadar başarılı işlerle geçirmiş biri ki her söylediği söz bizim
için çok değerli. Eğer bir yerde fazla bir şey varsa hemen uyarır, eksiklerde
de aynı şekilde.
E.B: 60 albüm
yaptıktan sonra O’nunla bazı şeyleri tartışabiliriz. O zamana kadar o hoca.
-Direkt Cenk Eroğlu’nu mu buldunuz? Başka hiçbir prodüktörle
görüşmediniz mi?
M.K: Olmaz mı,
birkaç prodüktörle görüştük tabi ki. İsim vermek istemem ama sadece para odaklı
yaklaşan, şarkıları bir kez bile dinlememiş prodüktörlerle de karşılaştık.
B.S: Bir
prodüktör açısından bakınca albüm yapmak; adam zaman hesabıyla
ücretlendiriliyor. Bazı prodüktörler direkt bu hesapla konuşmaya başladı,
bazıları da bildiğimiz şeyleri nasihat eder gibi anlattı durdu saatlerce.
Bizler yaşları küçük ve piyasayı bilmeyen adamlar değiliz.
M.K: Bon Jovi
gelse albüm yapmam diyen prodüktör vardı, gerisini sen düşün! Derdimiz
yaptığımız işi paylaşacağımız birini bulmaktı, yoksa verirsin parayı tutarsın
bir prodüktör çok zor değil.
E.B: Prodüktör
sadece kayıt yapan adam olmamalı, o işin içine girebilmesi, albümü bir noktaya
getirebilmesi lazım. Türkiye’de de bu işi hakkıyla yapan tek adam Cenk’tir.
-Müzik sektörünün hali ortada. Çok fazla risk ve olumsuz
koşullar var. Tüm bunlara rağmen bir albüm çıkarmak cesaret işi sanki. Sizi
albüm yapmaya iten sebep nedir?
B.S: Albüm
çıkarmak uzun zamandır müzik yapan bir grup için CV’de yer alması gereken
önemli bir konu. 18 yıllık bir müzik yapma süreci var ve bunu artık bir şeye
dökmek istiyorsunuz. Derdimiz ne meşhur olmak ne de çok satmak. Böyle bir
kaygımız da yok açıkçası.
E.B: Biz hiçbir
zaman bar grubu olmadık, amacımız barda cover çalmak ve geçimimizi buradan
sağlamak da değil. Kendi müziğimizi yapmak ve bunu paylaşmak istedik bunun yolu
da albüm çıkarmaktan geçiyor.
B.S: Yıllardır
müzik yapıyoruz ve ortada büyük bir emek var. Bu emeği taçlandırmak istedik ve
bu yüzden hummalı bir çalışma sürecinin ardından bir albüm çıkardık. Bu albümde
18 yılın birikimi vardı, bir sonraki albümümüzde ise Cenk Eroğlu’ndan öğrenmiş
olduğumuz bilgileri de paylaşabileceğimiz şarkılar ve teknikler olacak.
-Albüm mastering’ini Çağlar Türkmen yapmış. Bu sizin
seçiminiz miydi yoksa Cenk Eroğlu’nun yönlendirmesi var mı?
E.B: Cenk, sıra
mastering’e geldiğinde Türkiye’de bu işten en iyi anlayan kişinin Çağlar
olduğunu söyledi. Birlikte çok fazla albümde çalıştıkları için birbirlerinin
tarzını çok iyi biliyorlar.Sonuçtan oldukça memnunuz.
B.S: Şunu da
yapabilirdik; albümü Londra ya da Amerika’ya gönderip mastering’ini orada
yaptırabilirdik. O zaman sonuçtan ne kadar memnun kalırdık bilmiyorum ama
tanıdık, birbirinin dilini bilen insanlarla çalışmak hem riski ortadan
kaldırıyor hem de ortaya çıkan sonuçtan herkes memnun oluyor.
-Grubun adı Keyfekeder ama şarkılar hiç de öyle keyfekeder
durumları anlatmıyor. Bu tezat nereden kaynakladıyor?
B.S: Grubun adını
Mete bulmuştu ve Türkçe bir isim olsun istiyorduk. Çok uzun bir arama süreci
geçirdik.
M.K: 6 ay gibi
bir süre isim aradık ve o kadar çok isim eledik ki… Zaten bir süre sonra tüm
isimler birbirine benzer gibi gelmeye başladı. 18 yaşında grubunuza Çaydanlık
adını koyabilir ve bunu çok sevebilirsiniz ama bizim gibi yaşını başını almış
insanlar için çok cazip değildi :)
E.B: Fonetiği
kulağa hoş geliyor.
A.B: O uzun isim
bulma sürecinde ben de grubun yanındaydım ve çok karmışık bir süreçti. Minik
bir kelime oyunu var aslında isimde; keyif ve kederi dolayısıyla hayatı içinde
barındırıyor olması bu adı seçmemizdeki en önemli noktaydı sanırım.
-Ama yinede pek keyfekeder şeyler yaşanmamış…
A.B: Grubun adı
Keyfekeder diye şarkıları ve albümü öylesine yapmışlar gibi bir şey
düşünülmesin. O kadar çok emek verdik ve zaman harcadık ki bir ara
parmaklarımızın ucu hissizleşmişti.
B.S: Aranjesinden
kayıdına, söz yazımına kadar harcadığımız eforun haddi hududu yok.
E.B: Hatta o
kadar vakit geçirdik ki ben Cenk’in çocuklarının dayısıyım artık.
-Sizi diğer aşk şarkısı söyleyen rock gruplarından ayıran
şey nedir?
M.K: Aşk
şarkılarında genelde hep yandım bittim, kül oldum tadında şeylerden
bahsediliyor. Ama aşk sadece bu değil ki! Aşk çok güzel bir paylaşım şeklidir.
Albümde Denizler ve Gözlerin isimli bir şarkı var. Bence çok güzel bir aşk
şarkısı ve öldüm, bittimi niye beni terk ettin diyen bir şarkı da değil. Aşk
hayatın kendisidir ve sadece ayrıldığımızda anlatılması gerekn bir durum
değildir.
A.B: Albümda aşkı anlatan şarkılarda şöyle bir şey var;
dinleyen kişi kendinden bir şey bulabiliyor. Bir dayatma ya da keskin tarifler
yok.
-Son yıllarda özellikle genç kuşak arkadaşlarımız için bir
rock albümü çıkarmak trend haline geldi. Orta yaş demeyeceğim ama sizin gibi
genç kuşaktan biraz daha büyük olanlar için durum nedir?
B.S: Burada amaç
müzik yapmak olmalı. Evet ben 9-6 çalışan biriyim ama benim de amacım bu
olmalı. Türkiye’deki en büyük tuzak şu sanırım; alıp enstrüman çalmak… Mevzu
enstrüman çalmak değil müzik yapmak olmalı.
E.B: Yaptığınız
herşey bir amaca hizmet ediyor ve burada amaç müzik icra ediyor olmak olmalı.
-Peki son soruyu soruyorum o zaman. Yine Yanlış Derken’i
kimler dinler?
M.K: Albümün
tamamını dinleyebilirlerse şayet iyi müzik dinlemeyi, soundları belli olan
grupları seven herkes keyifle dinleyecektir.
E.B: Kurban’ı
seven bizi de sevecektir diye düşünüyorum.
*Bu röportaj Blue Jean dergisi Kasım 2011 sayısında yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder