19 Temmuz 2009 Pazar

Ooooo Linkin Paaark!


Rock’n Coke’tan Türk bayrağıyla bir dünya devi geçti, aklımızı aldı!



Bana göre ülkemizde yapılan festivallerin en şahanesi Rock’n Coke… Çünkü gerçek bir festival ortamında, kocaman bir alanda, onlarca aktiviteyle zamanı istediğimiz gibi kullanabilme şansımız var. Birçok sahnede arka arkaya çıkan onlarca grubu izlemenin, yeni isimlerle tanışmanın, kesintisiz müzik dinleyerek vakit geçirmenin yanında, çadır alanında ya da lunaparkta kendi eğlencemizi yaratma şansımız da var…

İşte böyle bir Rock’n Coke günü kendime gölge bir alan bulup sık sık dinlenip, ara ara lunaparkta eğlenip, bardaki içeceklerle serinleyerek vakit geçirdim. 2 gün boyunca Unirock’ta debelenmiş (2009’da Unirock ve Rock’n Coke aynı hafta sonuna denk gelmişti) ve yorulmuş bir sima olarak akşama enerji topladım. Festivalin son günüydü ve headliner Linkin Park’tı… Enerjimi dikkatli harcayarak akşamı yaptım.


Saat artık 20.50 ve Kaiser Chiefs sahnede. Açıkçası iyilerdi ama Linkin Park gibi bir devin hemen öncesinde sahneye çıktıkları için sanki azıcık arada kaynadılar gibi geldi bana. Yine de en önde çığlık atarak grubu izleyen arkadaşlara da selam ederim. Grubun, “Türk dinleyicilere hayran kaldık” demeleri için güzel bir zemin hazırladılar.

Ve işte gecenin finali yapacak olan ve sabırsızlıkla beklenen grup Linkin Park saat 22.35’te Rock’n Coke sahnesinde yerini aldı. Önce derin bir nefes aldık ve pür
dikkat açılış şarkısı Given Up eşliğinde sahnede bir aşağı bir yukarı koşturmaya başlayan Chester Bennington’a dikkat kesildik. Elindeki Türk bayrağı ile LP fanlarına selam gönderen Chester, yıllardır kendilerini bekleyen hayranlarının gönlünü alır gibiydi. Daha sonra bayrağı klavyenin ön tarafına sabitleyen ve dikkatimizin grubun yakışıklısı Mike Shinoda’ya kaymasına sebep olan dövmeli vokal Chester, sahnede hiç durmadı ve sanırız gram yorulmadı. Onun yerine biz kalp krizi geçirerek (artık LP’yi birebir görmenin etkisinden midir nedir?) konseri pür dikkat izlemeye devam ettik.

Arka arkaya çalınan; No More Sorrow, Lying From You, Nobody’s Listening, Leave Out All The Rest, Numb, Breaking the Habbit ve What I’ve Done’da, ben artık basın modundan çıkmış, bağıra çağıra şarkılara eşlik eden bir Linkin Park sempatizanı haline bürünmüştüm. Konserin son şarkısı Bleed it Out oldu. Biz; “Hayır bu rüya bitemez, gidemezsiniz, biz 10 yıldır boşuna mı bekliyoruz?” diye ortalıkta kendimizden geçerken futbolsever Türk dinleyicisi LP’yi sahneye muhteşem bir marşla çağırmaya başladı: La la la la la la la la laaaa ooooooooo Linkin Paaaarrk!

İşte o an aklıma geçen sene Ali Sami Yen’i yıkıp geçen Metallica konserinde yapılan Meksika Dalgası geldi! Seviyoruz biz futbolu, sevmesek de içinde müzik olduğu için dahil olmaktan rahatsızlık duymuyoruz. Hey gidi hey!

Neyse efendim “Ooooo Linkin Park” nidalarına dayanamayan grup sahneye geri geldi ve arka arkaya New Divine, Faint ve One Step Closer’ı çaldı. Saatler 12’yi çoktan geçmişti ve İstanbul bir dünya devini daha ağırlamıştı.

Ben mutluydum, herkes mutluydu, ehh o zaman bir sorun yoktu. Linkin Park etkisi evlerimize dönüp (En azından basındaki arkadaşlar evlerine döndüler, biliyorum) yatağımıza uzanıp uykuya dalana kadar devam etti. Bugün hala sesim kısık ama ne önemi var? Zihnime çok eğlendiğim günler için bir çentik daha attım, gerisi bahane, festivaller piri ülkem şahane!


*Bu yazı 20 Temmuz 2009'da muzik.ekolay.net'te yayınlanmıştır.